Simge Psikoloji

MAKALELERİMİZ

Category filter:Allİvet KohenLayza OvadyaSelin KasutoSezen Gücükkılınç
No more posts
ana-sinifina-gecis-001-1200x675.jpg


Yazar : Selin KASUTO, Uzman Psikolog – EMDR Terapisti

Bir son ve bir başlangıcın aynı anda yaşadığı bir geçiş dönemi, çocuklarımızın kendilerini bekleyen geleceğe doğru attıkları küçük bir adım.Çocukları anasınıfına başlayan her anne-baba çocuklarını bu geçiş dönemine nasıl hazırlayacakları, onlar için uygun okulun hangisi olduğu, çocuklarının seçtikleri okulda mutlu olup olmayacağı gibi konularda endişe duyarlar.

Bu dönemde anne-babaların üzerinde durması gereken iki önemli nokta vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

1. Aile çocuğunun özelliklerini tanımalı ve kendinden emin bir şekilde çocuğunun özelliklerine uygun olan kurumu seçmelidir.

2. Aile çocuğunu kuruma alıştırırken doğru dili kullanmalıdır.

Okul seçimi önemli bir sorumluluktur ve bu sorumluluk çocuklarımızın taşıyamayacağı kadar büyüktür. Çocuğumuzu alıp okul okul gezmek sadece bu geçişi daha sancılı bir hale getirir. Çocuğun hangi kuruma devam edeceğine, aile birçok unsuru ve çocuğun özelliklerini göz önünde bulundurarak karar vermeli ve daha sonra bu seçimin gerekçelerini çocuğa uygun sözlerle anlatmalıdır.

Doğru sözler nelerdir?

Anne-baba çocuğuna farklı okulların farklı işlevleri olduğunu, bu zamana kadar “oyun okulu”na gittiğini, orada arkadaşlarıyla değişik oyunlar oynamayı, el becerilerini geliştirmeyi, bedenine hakim olmayı öğrendiğini, ve artık “bilgi kazanma okulu”na gideceğini, orada merak ettiği birçok yeni bilgi öğreneceğini ve yeni arkadaşlar edineceğini söyleyebilirler.

Çocuğunuzun bu geçiş dönemini kolaylaştırmak adına yapabileceğiniz bir diğer etkinlik ise, eğer imkanınız varsa çocuğunuzu yeni kuruma başlamadan önce o kurumda birlikte olacağı birkaç arkadaşı ile görüştürmektir. Böylece çocuğunuz bu geçiş dönemini daha rahat atlatacak ve kendisini bekleyen geleceğe doğru sağlam adımlarla yürümeye başlayacaktır.


karne-sendromu-rd-1200x675.jpg

Yazar : Selin KASUTO, Uzman Psikolog – EMDR Terapisti

Çocuğunuzun aldığı karneye gösterdiğiniz tepki ne oldu? Mutluluk? Hayal kırıklığı? Kızgınlık? Şaşkınlık? Çocukları ellerinde karneyle eve geldiği zaman merakla karneyi gözden geçiren anne-babalar o anda farklı duygular yaşarlar. Yaşadıkları bu duygular doğrultusunda çocuklarına farklı tepkiler ve geribildirimler verirler. Çocuklar da ailelerinden aldıkları bu tepkiler doğrultusunda özgüvenlerini ve kendilik algılarını şekillendirirler.

Karne, çocukların sadece akademik başarılarını veya başarısızlıklarını gösteren bir belge değildir. Aynı zamanda, çocukların başarılı ve zayıf oldukları yönleri, çabalarını, davranışlarını, kendilik algılarını yansıtır ve ailelerin çocuklarının bu yönleri hakkında da bilgi sahibi olmalarına yardımcı olur. Kötü karne ile karşılaşan anne baba çoğunlukla “Neden zayıf getirdin?” şeklinde sorular sormaktadır. Kötü karne sonucunda çocuk ve genç birçok olumsuz durumla karşılaşmaktadır. Sevgi yetersizliği, olumsuz koşullar, yanlış tutumlar ve ilgisizlik. Böylece bilgi edinmede zorluk çeken çocuğun, öz saygı geliştirmesi ve kendine güveni de tehlikeye girmektedir.

Eğer anne baba eğitim yılı içinde okul ve öğretmen ile yeterince işbirliği yapmışsa, çocuğun sınıf içindeki düzeyini ve nasıl bir karne alacağını tahmin edebilecektir. Bu nedenle başarısızlık durumunda “sonuçtan çok bu sonuca nasıl gelindiğinin” değerlendirilmesi önemlidir. Öncelikle, çocuğun yeteneklerine uygun, ulaşılabilir beklentiler geliştirebilmek için her çocuğun bireysel kapasitesi göz önüne alınmalıdır.

Peki o zaman okul başarısızlığına sebep olan etkenler nelerdir?

Okul başarısızlığı, öğrencinin gerçek yeteneği ile okuldaki başarısı arasında görülen farklılık olarak tanımlanabilir. Okul başarısı bir çok etkene bağlı olarak değişmektedir. Bunlar arasında çocuğun zihinsel kapasitesi, öğrenme becerisi, okul ve öğretmenlerin bilgi ve tutumları, anne babanın beklenti ve tutumları sayılabilir. Karne döneminde aile ve çocuğun yaşadığı üzüntüleri bitirip, böyle bir sonucu yeniden yaşamamak için birlikte nedenleri gözden geçirmeleri ve çözümler üretmeleri gerekmektedir. Anne babasının sevgisini bilen ve onlar tarafından benimsenen çocuk ve ergenler bu üzüntüyü kısa sürede atlatarak işbirliği yapmakta, başarılı olmaktadırlar. Burada anne babanın yapabileceği çocuğun dışındaki nedenleri ele almak ve çocuğun dikkatini sorumluluklarına çekmektir.

Aileler çocuklarını bu konuda nasıl yönlendirebilir?

  • Tutarlı, anlayışlı ve sevgi dolu bir aile ortamında yetişen çocuk, kendinden hoşnut olmayı, kendi kendine yetmeyi ve kendine saygı duymayı öğrenmektedir. Böylece özgüveni gelişmekte ve öğrenmekten zevk almaktadır.
  • Herkesin sorumlulukları olan bir aile ortamında yetişen çocuk sorumluluk almayı öğrenir. Çocuklarımız okul ve derslerin kendi sorumlulukları olduğunu fakat bu sorumluluğu yerine getirme konusunda yardıma ihtiyaçları olursa, bu yardımı almak için her zaman anne-babalarına başvurabileceklerini bilmelidirler. Anne-baba çocuğun zorlanması halinde, kaygılarını paylaşmak ve çocuğun çeşitli çözüm yolları üreterek kendine uygun olanı seçip uygulamasına destek vermek için yanında olmalıdır.
  • Teşvik edici tutumlarla şekillenen bir aile ortamında yetişen çocuğun ise, motivasyonu artmakta ve araştırmaya, yeni şeyler öğrenmeye yönelmektedir. Çocuklarımızı insiyatif olma konusunda teşvik etmeliyiz. Hata yaptıkları durumlarda ise, herkesin hata yapabileceğini, bu hatayı yapmalarına sebep olan etkenleri ve bir dahaki sefer neleri farklı yapabileceklerini konuşmak ve yeni denemeler yapmaları konusunda onlara destek olmak çok önemlidir. Bu tutumu benimseyen ailelerin çocukları kendilerini büyük bir kabul edilmişlik içinde hissetmektedirler.
  • Çocuklardan her şeyin en iyisini ve en mükemmelini istemek yerine onların çabalarını destekleyin. Birbirinden farklı ilgi ve yetenekleri olan çocuklarımızın istediğimiz her alanda başarılı olmalarını beklemek onlara taşıyabileceklerinden fazla bir sorumluluk yüklemektedir. Ailenin çocukla ilgili birtakım gerçekçi olmayan beklentiler geliştirmesi ve bunu çocuğa yansıtması çocukta çok büyük kaygı yaratır. Önemli olan çocuğun başarılarının saygı ile karşılanması, buna karşılık hazır ve yeterli olmadığı konularda başarılı olması konusunda baskı yapılmamasıdır.
  • Çocuklarımıza koşulsuz sevgi vermeliyiz. Çocuğun başarılı oldukça sevileceğini düşünmesi çocuğun ailesiyle ilişkilerine zarar vermekte ve gelecek yaşantısında karşılaşacağı ilişkileri yönlendirme konusunda yanlış tutum ve anlayışlar benimsemesine neden olacaktır.
  • Tüm çocuklar ailelerinin ilgi ve şefkatine ihtiyaç duyarlar. Kendilerine bağırmanızı ve azarlamanızı, onları görmezden gelmenize tercih ederler. Böylece iyi davrandığında ilgi görmeyen çocuk, negatif davranışlarla ilgi çekmeye yönelmektedir. Bunu göz önünde bulundurarak, çocuklarımızın günlük hayatta yaptığı ufacık gelişmeleri bile dikkate almanın ve taktir etmenin önemini anlamalıyız.

Kötü karne ile karşılaşan anne-babalar nasıl davranmalı?

  • Çocuğunuzun karnesini elinize aldığınızda durun ve karnenin size çocuğunuz hakkında ifade ettiklerini düşünün. Çocuğunuza notları hakkında neler hissettiğini sorun ve neler yaşadığını değerlendirmesine yardımcı olun. Değiştirmek istediği bir şey olup olmadığını sorun. Ona her koşulda, yardımcı olmak için yanında olacağınızı hissettirin.
  • Çocuğunuzun karnesini diğer çocukların karnesiyle kıyaslamayın.
  • Çocuğunuza kötü karnenin bir başarısızlık olduğu ve bu başarısızlığın sizi hayal kırıklığına uğrattığı mesajını kesinlikle vermeyin.
  • Çocuğunuza başarı endişesi yaşatmayın.
  • Yazın sık sık ders yapması gerektiğini vurgulamayın. Çocuğunuzu resim, müzik, spor gibi diğer sosyal faaliyetlere de katılması konusunda teşvik edin.
  • Çocuğunuzla birlikte bir sonraki okul yılı için akademik hedefler belirleyin ve bir çalışma planı hazırlayın.
  • Çocuğunuzun öğretmeni ile hangi alanlarda zayıf olduğunu ve bunları geliştirmek için neler yapılabileceğini konuşun.
  • Çocuğunuzun belirlenen konularla ilgili sağladığı en küçük gelişmeleri, hatta bu konularda gösterdiği en küçük çabayı bile ödüllendirin. Bu ödüllerin daha çok, birlikte birşeyler paylaşmakla ilgili etkinlik ödülleri olmasına dikkat edin. Maddi ödüller kullanmaktan kaçının.

Çocuklarımızın sosyal ilişkilerinin temelleri ilk olarak aile ortamında atılır:

Hangi durumlarda nasıl davranılır? Karşılaşılan problemler nasıl çözülür? İnsan ilişkileri nasıl şekillenir? Ve daha birçok sorunun yanıtları ilk olarak aile ortamında öğrenilir. Okul yıllarında ise öğrenilen bu bilgiler, farklı kişilerle yaşanılan ilişkilere uygulanır. Çocuk kimi zaman ailesininkilere benzeyen kimi zaman ise tamamen farklı olan geri bildirimler alır. Böylece, yeni başa çıkma becerileri geliştirir. Bu noktada ailenin desteği ve yönlendirmesi çok önemlidir.

Okulla birlikte birçok sorumluluğun altına giren ve kendisinden farklı konularda başarılı olması beklenen çocuk, başarılı olmayı, başarısızlığı tatmayı ve başarısızlığından çeşitli dersler çıkararak bunları aşmayı öğrenecektir. Hayatının bu döneminde yaşadığı deneyimler, gelecek yaşantılarında nasıl bir kişi olacağını, zorluklar karşısında ne gibi tepkiler göstereceğini ve insanlarla olan ilişkilerini nasıl yönlendireceğini belirleyecektir. Anne-babalar olarak, çocuklarımızı gelişimin bu doğal seyrinde desteklemeli, kendi yollarını kendileri bulmaları konusunda teşvik etmeli ve yönlendirmeliyiz. Hata yapmalarını doğal karşılamalı fakat bu hatalarından nasıl bir ders alacaklarını ve bir sonraki sefer nasıl davranabileceklerini onlarla konuşmalı ve anlamalarına yardımcı olmalıyız.

Eğer Bir Çocuk:

Sürekli eleştirilmişse; Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Kin ortamında büyümüşse; Kavga etmeyi öğrenir.

Alay edilip,aşağılanmışsa; Sıkılıp utanmayı öğrenir.

Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse; Kendini suçlamayı öğrenir.

Hoş görü ile yetiştirilmişse; Sabırlı olmayı öğrenir.

Desteklenip,yüreklendirilmişse; Kendine güven duymayı öğrenir.

Övülmüş ve beğenilmişse; Takdir etmeyi öğrenir.

Haklarına saygı duyularak büyütülmüşse; Adil olmayı öğrenir.

Güven ortamı içerisinde yetişmişse; İnançlı olmayı öğrenir.

Kabul ve onay görmüşse; Kendini ve insanları sevmeyi öğrenir.

Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse; Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

Dorothy Nolte


Okul-Alışverisi.jpg

Yazar : Selin KASUTO, Uzman Psikolog – EMDR Terapisti

Yeni ders yılının ilk zilinin çalmasına sayılı günler var. Öğrencileri tatlı bir heyecan aileleri de çocuklarına okul alışverişi yapmak için bir telaş aldı. Okul giysileri ve malzemeleri satan mağaza ve kırtasiyelerin vitrinleri çoktan hareketlendi. Yeni çizgi film kahramanlarının süslediği, okul çantasından mataraya, defterden kaleme, cetvelden kalemliğe kadar o kadar çok çeşit, renk ve modelde ürün var ki, aileler hangisini alacaklarını şaşırıyorlar. Hemen hemen her reyonda üzerinde çizgi kahramanların resimlerinin olduğu ürünlere rastlamak mümkün.

İşte bu dönemde çocuklar hangi süslü kırtasiye malzemesi veya çantayı alacağı konusunda karar vermeye çalışırken, aileler de çocuklarına nasıl davranmaları gerektiği konusunda çeşitli ikilemler yaşıyorlar. Bu dönemi anne babalar ve çocuklar arasında huzursuzluğa yol açmadan eğlenceli ve eğitici bir şekilde atlatabilmek için anne babaların birkaç önemli noktaya dikkat etmeleri ve önceden bir plan yapmaları gerekmektedir.

Okul alışverişi sırasında anne-babaların dikkat etmesi gereken noktalar

  • Çocuğunuzun nelere ihtiyacı olduğunu belirleyin ve bir liste yapın.
  • Bu listeyi oluştururken çocuğunuza da neler istediği hakkında fikrini sorun ve almak istedikleri öncelikli ürünler konusunda karar vermesine yardımcı olun.
  • Çocuğunuzun temel ihtiyaçları dışındaki süslü, renkli ve çeşitli çizgi film karakterleriyle bezenmiş ürünlere yönelmek istemesi çok doğaldır. Bu konuda ne çok kısıtlayıcı ne de çok tavizkar olun. Alışverişe çıkmadan önce çocuğunuza bu tip ürünlerden kaç tane alabileceğini net bir şekilde anlatın ama hangilerini alacağına kendisinin karar vermesine izin verin.
  • Bu tip ürünler çok dayanıklı olmayabilir ama sadece ev ödevi yapılırken kullanılan bir kalem çocuğunuzun motivasyonunu artttıran bir ödül olabilir.
  • Çocuğunuz birlikte hazırladığınız listede olmayan bir ürünü alma konusunda ısrar ediyorsa, bu konuda taviz vermeyin.
  • Alışveriş için çok fazla zaman harcamayın, alışverişte harcanan zaman arttıkça çocukların görüp almak istedikleri ürünler de artacaktır.
  • Çocuğunuza bir iyilik yapın: her istediğini almayın. Her istediği şeye sahip olan çocuk bunun herzaman böyle olacağına dair bir beklenti geliştirir ve bu da kendisini bekleyen hayatla başa çıkma konusunda çocuğunuzu hazırlıksız kılar.
  • Her istediğini elde eden çocuk, işlerin istendiği zaman ve kolaylıkla çözümlenebileceğine dair gerçekçi olmayan bir fikre kapılır. Bu fikir de, ben merkezli bir hayat görüşü edinmesine ve ilerde kuracağı kişiler arası ilişkilerde problem yaşamasına yol açabilir.
  • Eğer çocuğunuz birlikte hazırladığınız listede olmayan bir ürünü alma konusunda çok ısrarcı davranıyorsa, onunla bir anlaşma yapın. Çocuğunuza evde sadece ona ait olan bir sorumluluk verin, ve yapılıp yapılmadığını düzenli olarak takip edin. Belirlenen süre içerisinde çocuğunuz sorumluluğunu düzenli olarak yerine getirirse, bir amaca ulaşmak adına plan yaptığı ve çaba sarfettiğini belirterek onu taktir edin ve istediği ürünü alın. Böylece çocuğunuz elde etmek istediği şeyler adına çaba sarfetmesi gerektiğini öğrenecek ve elde ettiği ödül, kolayca kendisine sunulan ödülden daha değerli olacaktır.

Özellikle ilkokula başlayan çocukların anne-babalarının okul alışverişi tamamlandıktan sonra da bu konuyla ilişkili olarak dikkat etmeleri gereken bir nokta daha vardır. Çocukların sahip olma kavramının tam olarak oturmadığı bu yaşlarda, çocuklar arkadaşına ait bir silgi veya kalemi beğenerek alıp eve getirebilirler. Böyle durumlarda anne-babalar çok net bir tutum sergilemeli, eve gelen eşyanın arkadaşına ait olduğunu, onu alamayacağını ve hemen ertesi gün okula götürerek arkadaşına geri vermesi gerektiğini açıklamalı ve bunun takibini yapmalıdır.

Anne-babalar aynı tutumu çocukları bazı eşyaları olmadan eve geldiğinde de göstermelidir. Çocuklarına eşyalarına sahip olmalarını, hiçbir arkadaşının eşyasını alamayacağı gibi kendi eşyalarını da arkadaşlarına hediye etmemesi gerektiğini anlatmalı ve arkadaşına hediye etmek istediği bir şey varsa bunu doğumgünlerinde yapabileceğini ifade etmelidir. Hediye alma ve verme işini sadece doğumgünleriyle sınırlamak, bu konuda çocukların kafalarında oluşabilecek yanlış bir tutumu da engelleyecektir.

Bir çocuk doğuştan gelen hayret hissini canlı tutacaksa, bunu paylaşacak ve içinde yaşadığımız dünyanın gizemini ve mutluluğunu yeniden keşfedecek en az bir yetişkinin ona eşlik etmesi gerekir.

Rachel Carson


Simge Psikoloji Çocuk, Genç ve Aile Danışmanlık Merkezi, Simge Oyun Terapisi Eğitim Merkezi’nin kardeş kuruluşudur. Simge Oyun Terapisi Eğitim Merkezi YALNIZCA MESLEKTAŞ EĞİTİMİNE yönelik hizmet vermektedir.